Son zamanlarda herkesin konuştuğu bir dizi “You”. Sosyal medyanın hayatımız üzerindeki etkisi çığ gibi büyürken, sevgi dediğimiz duygunun bile gerçek olduğundan maalesef emin olamıyoruz. İşte You dizisi tam olarak bunu anlatıyor. Sevgi sandığımız şey aslında saplantı olabilir mi? Bu ikisini birbirinden nasıl ayırt edebiliriz? Sosyal medyanın bu konu üzerindeki etkisi ne? Eskiden daha masum olan hisler artık mekanikleşmeye mi başladı? Bir insan sadece kötü ya da sadece iyi olarak nitelendirilebilir mi? You, sanki bu sorulara cevap vermek için yapılmış; bazen dram, bazen romantik komedi, bazen aksiyon, bazen de gerilim içeren bir Netflix dizisi olmuş. Eylül Kübra Uzun
Dizinin ilk sezonu bitti ve ikinci sezonu onaylandı bile… Başrollerinde Elizabeth Lail ve Gossip Girl’den hatırlayacağınız Penn Badgley var. Hikaye, Beck’in bir gün kitapçıya girmesi ve kitapçıda çalışan Joe’nun ona ilk görüşte aşık olmasıyla başlıyor.
Aşık Joe (takıntılı mı demeliydim bilemedim), Beck’i sokakta ve sosyal medyada takip etmeye başlıyor. Beck’in kaybolan (aslında Beck kaybolduğunu zannediyor) telefonunu ele geçirmesiyle birlikte sosyal medya hesabından Beck’i kontrol etmeye, onunla ilgili her şeyi öğrenmeye başlıyor. Tanıştıktan bir süre sonra -Beck’in rastlantı olduğunu sandığı- Joe ve Beck inişli çıkışlı bir ilişki yaşamaya başlıyorlar. Psikolojik gerilim tarzında çekilmiş dizide cinayet, aşk, saplantı ve tutku yoğun bir şekilde işlenmiş. Senaryoda eksikler yok mu? Bence çok! Öncelikle kaybolan kişinin (Benji) bir ailesi yok mu? Çok yakınımız olup, sosyal medyada paylaşım yapan ama başka hiçbir şekilde iletişim kurmadığımız birini merak etmez miyiz? Sonuçta bu kişinin bir ailesi, arkadaşları, sahibi olduğu bir şirketi, çalışanları ve yarım yamalak ilişki yaşadığı bir sevgilisi var… Bu durum hiçbirinin dikkatini çekmez mi? Beth, Benji’nin yokluğunu arkadaşları ile konuşuyor ancak sosyal medyada gördüğü tek bir fotoğraf Benji’nin yaşadığını düşündürüyor. Her nasıl oluyorsa kimse Benji için kayıp başvurusunda bulunmuyor! Peki, yeni bir cep telefonu aldığımızda ve eski cihazımızda kullandığımız uygulamaları yeni telefonumuza yüklediğimizde, eski telefonda o uygulamalar nasıl açık kalabiliyor? Bizim kullandığımız akıllı telefonlarda mı sorun var acaba? Bizde yeni telefona herhangi bir uygulama yükleyeceksek “Diğer aygıtlardan çıkış yap.” der ve eski aygıtlardaki hesaplar otomatik olarak kapanır.
Beck’in telefonuna ekran kilidi koymamasını kabul edebilirim ama uygulamaları iki cihazda da kullanabiliyor olmak (yeni telefondan bunun onayını vermeden) biraz fazla oldu. Dizide olayların kurgusu, hızı ve diyalogları bence iyi ama bazı detaylara hiç değinilmemiş olması senaryoda her şeyin tam olarak oturmamasına neden oluyor. Mesela Joe’yu bu psikolojiye götüren süreç bence yeteri kadar anlatılmadı (Patronunun onu kafese kapatması). Bir diğeri de Beck’e bu kadar saplantılı olan Joe, Beck ayrılmak istediğini söylediğinde nasıl bu kadar kolay vazgeçebildi? Günümüzde normal diye nitelendirebileceğimiz insanlar bile ayrılığı/terk edilmeyi bu kadar kolay kabullenemezken. Bu hatalara rağmen dizinin izleten bir dili var. Hiç sıkmadan sonuna kadar aktı, benim için bu açıdan başarılı diyebilirim. İç ses ve görüntüler birbirine çok doğal bir şekilde senkronize olmuştu. Bu bana Dexter’ı hatırlattı. Oyunculuklar doğal. Kurgusu güzel yapılmış. Senaryodaki boşluklar belki de bu nedenle çok rahatsız etmiyor. Joe katil olmasına rağmen, çok kibar, anlayışlı ve hassas. Hatta zaman zaman bu özelliklerinden ötürü insana haklı olduğunu düşündürüyor.
Ama cinayet işleyen birini bu kadar haklı gösterebiliyor olması bir yandan da beni ürkütmedi değil. Zaten duyguları tam olarak yaşayamadığımız, insanların yüzeyselleşmeye başladığı bir dünyada yaşıyoruz. Her şeyin bu kadar normalleştirilmesi ne derece doğru diye düşünmeden edemedim. Penn Badgley için söyleyebileceğim tek şey muhtemelen “Az önce Gossip Girl-Dan izledim sanki” olur. Çünkü yine New York’lu, kitap okumayı seven, yazar, çok hızlı konuşan, esprileri gayet ince ve zekice olan ama ezik diye tarif edebileceğimiz, takıntılı olduğu sarışın kızın zengin arkadaşlarıyla çatışma içerisinde olan bir karakteri canlandırmış, yani Gossip Girl’de oynadığı karakter ile bir fark göremiyorum. Karakteri geçtim; beden dili ve mimiklerinde hiç mi değişiklik olmaz bir oyuncunun? Tabii ki izlediğim Joe inandırıcı değil miydi? Kesinlikle evet, ama bir oyuncuyu iyi oyuncu yapan şey; oyuncunun inandırıcı olmasının dışında, her karaktere farklı bir yorum getirebilmesi, çeşitliliğinin olması değil mi? 2007 Dan Vs. 2018 Joe! Bence bu denklemin kazananı yok! Dizide Joe dışında en dikkatimi çeken karakter Peach (Shay Mitchell) oldu. Senarist tarafından oldukça renkli ve dişi yazılmış bir karakter, ancak Shay’in daha önce oynadığı Pretty Little Liars’taki gibi biseksuel bir karakteri canlandırmasıyla cast seçimlerinde biraz kolaya kaçıldığını düşündürttü. Sadece yazılan karakterin uçlarda olmasından ötürü benim için izlemesi en keyifli rollerden biri oldu. Beck (Elizabeth Lail) çok doğal oynamış ama orada da bir eksiklik var. Karakterin renksiz yazılmış olması mı bilemiyorum ama dizide geçen tüm bu saplantı/tutku/aşk üçgenini tetikleyecek bir performans göremedim.
Bu arada dizi y kuşağının yüzeyselliğine çok güzel değinmiş. Sanırım sosyal medyaya bu kadar bağımlı olmamızın sonucunda sosyal olmak adı altında asosyalleştiğimizi yüzümüze biraz daha vurabilirlerse, herkes bunun farkına daha iyi varabilir ve bunun için bir şeyler yapabiliriz diye düşünüyorum. O nedenle bütün eksikliklerine rağmen You dizisini beğendim. Sosyal medyada paylaşım yaparken (resmin tamamına baktığımızda) aslında tanımadığımız insanlara kendimizle ilgili detaylı bilgi verdiğimizin farkında olmamız gerektiğini anlatması güzel olmuş…
Çünkü sosyal medya nasıl görünmek istiyorsak o şekilde kendimizi lanse ettiğimiz ama bunu yaparken de yaşadığımız yeri, sosyal ve özel hayatımızı ifşa ettiğimiz bir mecra… Dolayısı ile yabancı insanlarla bu sayede kurduğumuz iletişimin ne kadar gerçeklikten uzak ve sağlıksız olduğu aşikar… Sonuç olarak You; mantık hatalarını çıkardığımızda, bütün artılarının dışında stalker olmak, takıntılı olmak gibi kelime gruplarını sevgi ya da aşk gibi duygularla karıştırmadığımız, aynı zamanda suç teşkil eden şeylerin normalleştirilmediği bir algı da yaratabilseydi proje olarak muhteşem olabilirdi!