Kezban Arca Batıbeki üç yıl boyunca üzerinde çalışmalar yaptığı sergisi ile sanata ışık tutuyor.

0
734
Eylem Şimşek

Pek çok farklı platformlarda, kadın ve popüler kültür üzerine yaptığı işlerle tanıdığımız, Güncel sanatın değerlerinden Kezban Arca Batıbeki; Vaad Edilmemiş Topraklar isimli kişisel sergisi ve sergi için hazırlanan kitabıyla bizleri buluşturuyor. 12 Şubat – 24 Mart 2019 tarihleri arasında PİLEVNELİ Mecidiyeköy’ de, PİLEVNELİ Project tarafından gerçekleştirilen sergide Batıbeki, göçler çağında mülteci üreten coğrafyalardan ayrılan ya da ayrılmak zorunda bırakılan insanların hikayelerini, kolajlarında, sıradanlaştırmaktan ve dramatize etmekten uzak, incelikli bir mesafeyle yansıtıyor. Sanatçının kompozisyonlarında karşımıza çıkan bu hibrit kimlikler, hareketlilik, göç ve çok kültürlü bir dünyada ortaya çıkan derin değişimlerin göstergelerine dönüşüyor. Kezban Arca Batıbeki’nin “Vaad Edilmemiş Topraklar” sergisi devam ederken biz de kendisine bu sergiyi ve sergi için hazırladığı kitaba yönelik sorularımızı yönelttik. Eylem Şimşek

Kezban Arca Batıbeki

Röportajımıza, 12 Şubat’ta Pilevneli Galleri’deki kişisel serginizin açılışıyla ilgili başlamak istiyorum. Neler hissettiniz nasıl tepkiler aldınız?
Açılış, çok keyifliydi. Açıkçası, bu kadar çok insanı, herhangi bir sergi açılışında bir arada görmemiştim. Normal bir galeriye, bir ay içinde bile bu kadar kişi girmez. Girişte sayaç var, 3000 civarı izleyici girdiğini söylediler. Sergi çok beğenildi, arkamdan ne konuşulduğunu bilmiyorum ama yüzüme söylenenler harika. Çok mutlu oldum.

”Bir sanatçı için, yıllarını vermiş olduğu bu alanda emeğinin karşılığını alması kadar güzel bir şey yok.”

Bu projede göçler çağında; mülteci üreten coğrafyalardan ayrılan ya da ayrılmak zorunda bırakılan insanların hikayelerini konu alıyorsnuz. Ne kadar zamanda hazırlandınız, süreci sizden dinlemek isteriz?
Üç yıldır bu konu üzerine düşünüyor ve üretiyorum. Öncelikle, böyle sert ve acı bir konuyu, kendi sanatçı bakış açım ve üslubumla nasıl çözebileceğimi düşündüm. Sancılı bir dönemdi. Zaten uzun süredir eşimle, resimlerin odağında yer alan, sıradan ama güzel hayal coğrafyalarını yansıtan peysajları, ne işe yarayacağını bilmeksizin gittiğimiz farklı ülkelerdeki Antikacı ve Bitpazarlarından topluyorduk. Nihayet onların da kullanım sırası geldi.

Vaad Edilmemiş Topraklar isimli serginiz öncesinde, kurgulama yaparken nasıl bir araştırma içerisinde bulundunuz?
Olayı kafamda çözdükten sonra rahatladım. Eski resimler elimdeydi zaten, sonraki uzun süren süreçte ise kolajlara görsel seçmek için binlerce görüntü taramam gerekti ki oldukça yorucuydu.

Bir de kitap var bu sergi için hazırladığınız. Fikir nasıl oluştu? Bu kitapta sanatseverlerin karşısına neler çıkıyor?
Her sergi, suya yazılan yazılar gibi yitip gitmeye mahkum. Benimse onları toplu bir halde görmeye ihtiyacım var.

”Mümkün olduğunca her sergim için bir kitap, bir katalog, en azından bir broşür yapmak isterim. Bu kez Pilevneli Project’in de isteğiyle çok güzel bir kitap yaptık.”

Resimler ve kar küresi çok detay gerektiren kolajlardan oluşuyor. İzleyici için de bunları incelemek çok keyifli bence ama uzun zaman ayırmak herkes için zor ama sergiyi gördükten sonra, kitabını alırlarsa bu detayları incelemek hoşlarına gidecektir diye düşünüyorum. Kitabın metni; çok beğendiğim bir küratör ve Sanat Yazarı olan Derya Yücel’e, çevirisi Nazım Hikmet Dikbaş’a, tasarımı ise benim olmazsa olmazım Timuçin Unan’a ait. Onunla 4. Kitabımız bu.

Teknoloji yaşadığımız dünyada yeni bir şeyler oluşturmak ve yeni tecrübeler edinebilmek için sahip olduğumuz önemli bir araç. Siz teknolojiye hayatınızda ne kadar yer veriyorsunuz?
2004 yılından bu yana Fotografik kolajlarım üzerinde çalışıyorum. Öncesinde; Photoshop vs öğrenmek için Lasalle’ de üç aylık bir eğitim aldım. O dönem ara sıra, artık Grafik sanatçısı olarak çalışmayı bıraksam da reddedemeyeceğim bazı kitap kapakları ve Atıf Yılmaz’ın filmlerine afişler yaptım. Teknolojiyi, bana yettiği kadarıyla kullanmayı seviyorum. Daha fazlasına merakım yok. Ekstra bir yerde takılırsam sorup öğreniyorum. Akıllı telefonu elinden düşürmeyen bir Sosyal Medya meraklısı da değilim. Genelde işimle, sanatla ya da yolculuklarımla ilgili güncel bir durum varsa yoğun, yoksa seyrek paylaşım yapıyorum.

Sergi hazırlamak nasıl bir ifade şekli sizin için?
Herkesin kendini ifade etme şekli başkadır. Kimi konuşur, kimi kitap yazar ya da film yapar…Ben sanatla, işimle ya da duygularımla ilgili gündelik hayatta konuşmayı hiç sevmem. Ancak sorulursa özet geçerim. Sanırım sergi açmak arzusu da bu paylaşmadığım duyguları dışa vuruş ve paylaşma şeklim.

Çocukluk yıllarınızdan itibaren sanatla ve değerli sanatçılarla iç içe bir hayatınız oldu. Bugün size katkıları ne yönde oldu hiç başka
bir hayal geçmedi mi aklınızdan?

Evet gerçekten öyle. Bu hayata doğduğum için mi bilmiyorum ama etkisi olmuştur mutlaka. 3-4 yaşlarımda önüme boyalar, kağıtlar, kalemler konulması, altı yaşındayken annemin elime Hamlet kitabını tutuşturması ve benim okumam gibi. Orta öğretim sırasında karşıma çıkan yeteneksiz resim öğretmenleri sayesinde resme olan ilgimi tamamen kaybetmiştim. O kadar kaybettim ki resim ödevlerimin çoğunu annem yapardı. Lise son sınıfta da Grafik sanatlara merak sardım, tek amacım haline geldi. Oldum olası sorulduğunda hep ilk yanıtım Güzel Sanatlar okuyacağım olurdu o ayrı. Demek başka bir hayalim olmamış başından beri.

Çok etkilendiğiniz çağdaş sanatçılar var mı?
Olmaz mı? Saymakla bitmez… Yalnız sevmek başka etkilenmek başkadır. Farkında olmadan etkilensem bile sonrasında kendi yoluma giderim. Bir de iyi olan her tür sanat ve sanatçıdan etkilenirim mutlaka kendi çizgimde olması da gerekmez.