Uzun yıllar güzellik sektöründe “kadınlar için daha güzel bir dünya sunma” misyonunu benimseyen global markaların yöneticiliğini yaptıktan sonra, kendi hayalini gerçekleştirme için yepyeni bir hikaye yarattı. “NLAVA, benim için bir uyanış ve farkına varış hikayesi” diyen Neslihan Üner, bir yandan kadınlara yeni istihdam yaratıyor, diğer yandan da lavanta tohumunun toprakla buluştuğu ve hayata karıştığı NLAVA Çiftliğinde kendi özüne dönüyor.
Neslihan Üner; Ankara’da sıcak bir yaz günü doğduktan sonra, İzmir’in bahçelerinde çocukluğunu yaşayan ardından Ankara Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde okuduktan sonra Paris’te Ecole Nationale des Ponts et Chaussées’ de İşletme Master’ı yaparak hayatına yön veriyor. Daha çocuk yaşlarda İzmir’de bulunan narenciye çiftliği aslında Neslihan Üner’in hayatını şekillendiriyor. Toprakla, taşla, bitkiyle ve hayvanla ilk tanışması onun hayallerini şekillendirmesine vesile oluyor. Ve; “Çocukluğum hafta sonları ve tatillerde ailemin İzmir’deki narenciye çiftliğinde geçtiği için “jeolog olacağım ”derdim. Sanırdım ki taş, toprak, doğa ile jeologlar ilgilenir! Üniversitede algım yükseldikçe pazarlama alanı ilgimi çekmeye başladı ve master programını buna göre karar verip sevdiğim, ilgimi çeken kozmetik alanına yöneleceğim diyerek Paris’te okurken dünya devi kozmetik şirketinde profesyonel iş hayatıma başladım.”diyor.
Vichy, Maybelline NY, L’Oréal Professionnel, Kérastase, Décleor, Carita markalarının uzun yıllar yöneticiliğini yapıyor. Güzellik sektörünün ona kattıkları ise kendi yol haritasını belirliyor. “Güzellik dediğimiz kavram o kadar zamansız ki, en ağır ekonomik çalkantılardan geçsek dahi asla bitmeyecek bir sektör. Tarih boyunca hep vardı hep de var olacak… Her birimizi motive eden, kadın olarak var olmanın gücünü hissettiren bir kavram bu. Ve benim de kişisel olarak her zaman gücüme güç kattı. Elbette dinamikler zaman içerisinde değişiyor, pazarlar gelişiyor, kategoriler artarak derinleşiyor. Örneğin ilk eczane kanalında Vichy markasında iş hayatıma başladığımda eczacılara “bir gün raflardaki bu ilaçlarınızın yerini dermokozmetik ürünleri alacak, ilaçlarınızı çekmecelerden çıkarıp vereceksiniz” derdik, bize inanmayıp “abartıyorsunuz” derlerdi” diyerek güzellik sektörünü anlatıyor.
Global markaların vizyonu, pazar trendleri, güzellik pazarının zamanla evrilmesi, markaların bu vizyon doğrultusunda ilerlemesine şahitlik eden Üner, 17 yıl sonunda yepyeni bir ayrıma giriyor. Nasıl mı? “Aslında her şey 17 senenin üzerine hayat amacımın ne olduğunu sorgulamaya başlamamla oldu. Büyük bir tutku ile çalıştığım şirketimde aynı döngüleri yaşamaya başladığımı fark edince içimde yoğun bir his, beni çocukluğumda yaşadığım o hayallere götürmeye başladı. O sesi bastırmayıp dinlemeyi seçtim sadece! Çünkü hepimizin bir konfor alanı var ve oradan çıkmayı istemiyoruz. Ben o iç sesi dinleyerek o cesareti gösterenlerdenim sadece” diyerek girişimci ruhu ile NLAVA’nın hikayesini yaşamaya başlıyor.
Bir hayalin peşinde, toprağın bereketini ve toprağa saygılı insanların emeğini arkasına alarak yepyeni bir yola çıkıyor. “Ben kendimi uzun yıllar kurumsal bir kozmetik devinde marka yöneticiliği yapmış, ancak iş hayatı ile ilgili profesyonel tecrübeyi kazandıktan sonra doğa ile işbirliği yapmaya karar vermiş bir kadın çiftçi girişimci olarak tanımlıyorum. Beni esas motive eden şey aslında son zamanlarda hep konuştuğumuz yeşil, ekolojik, sürdürülebilirlik gibi projelerin kendisi olmaktı çünkü ben gerçek anlamda doğanın içinden gelen bir çocuktum. Arıların dünyasına girmek istedim örneğin, onların yaşatılması için sosyal sorumluluk projesinin kendisi olmak istedim. Yan arazimi kiraladığım ayçiçeği ekimi yapan çiftçiye organik gübre kullanması için zorunluluk getirdim ki arılar zarar görmesin. “ diyerek doğanın içine yine doğa için planlanıyor yapıyor.
Ve tabii ki NLAVA markası da onun hayallerini tamamlayan bir marka oluyor. “NLava aslında bir lavanta çiftliği markası, 86 dönümlük bir arazi içinde lavantalarıyla, arılarıyla, süt kuvarz taşlarıyla, Bulgaristan’a 800m yakınlıkta olan konumuyla benim hayalimin temelini oluşturan bir marka. Burada yetişen lavantaların uçucu yağı ve hidrosolünün o kadar fazla faydası var ki gerçekten her evde olması gerekenlerden. Bunun yanı sıra güzellik sektöründen gelen biri olarak birçok güzel marka ile doğal hammadde işbirliği yapıyor olmak benim için çok mutluluk ve gurur verici. Tüketici tarafında ise uçucu yağ ve hidrosolün yanı sıra tasarımcılarla farklı buhurdanlık koleksiyonları çıkarıyorum. Gelecek projelerde de farklı tasarım objeleriyle uçucu yağın gücünü birleştiren çalışmalar var.”
Yepyeni bir marka yaratmanın da ötesinde, kadınlara istihdam yaratmak da Neslihan Üner için başka önemli bir konu. “Lavantanın bakımında en zorlayan konu, organik olduğumuz için yabani ot mücadelesi. Bunun için de el çapalaması gerekiyor. Yılda en az iki sefer el çapası yapılıyor ve bunu özellikle köylü kadınlar ile yapıyorum. Hasat zamanı da geleneksel yöntem olan orakla çiçekleri hasat ederek yine kadınlara istihdam yaratıyorum.” diyerek kadınların yanında olduğunu da dile getiriyor.
Peki bundan sonraki hayaller? “Hayallerimin henüz çok başındayım. 500kg çiçek kapasiteli buhar distilasyon atölyemin verimli çalışmasını sağlayarak birçok lavanta çiftçisi ile birlikte uçucu yağ pazarını istikrarlı şekilde büyütmek, iç ve dış lavanta yağı pazarında Türkiye’nin söz sahibi olmasını sağlamak hayallerim arasında. Çünkü bugün halen ne yazık ki birçok yerli marka lavanta yağını yurtdışından tedarik ediyor. NLAVA markası olarak enerjisine çok inandığım lavanta uçucu yağı ve hidrosolünün daha fazla tüketiciye ulaşmasını sağlamak asıl amacım. Butik olarak ürettiğim lavanta, karaçalı ve floramızda yetişen dağ çiçeklerinin nektarlarından oluşan ham bal ile birlikte arılarla ilgili farkındalık yaratmak da benim için önemli.” diyor.