Günümüzün yüksek tempolu dünyasında, ilişkilerin sürdürülmesi giderek zorlaşıyor. Özellikle pandemi sürecinden sonra uzun süredir birlikte olan çiftlerin ilişkilerini noktalama oranında büyük artışlar görüldü. Uzun süreli birliktelikler dayanıklılık, sabır, karşılıklı bağlılık, anlayış ve aktif çaba gerektiriyor. İnsan ilişkilerinin giderek karmaşıklaştığı ve değişkenliklerle dolu olduğu bu dönemde, uzun süreli ilişkiler yaşamak daha da zorlaşıyor. Psikolog Dr. Gizem Sürenkök, uzun süreli ilişkinin sırlarını açıkladı.
Yakın İlişkiler Kurucu Ortağı, Psikolog Dr. Gizem Sürenkök, uzun süreli ilişkiler hakkında: “Sevgi eylem gerektirir cümlesini duymuşsunuzdur. Biz, ilişki denince her şeyin çok kolay olduğu, birbirimizi çok severek başladığımız, uyumlu olduğumuz, ailelerimizi tanıştırmak istersek o sürecin çok kolay ve iyi işlediği, neredeyse benzer arka planlardan geldiğimiz, benzer zevklere sahip olduğumuz, hayata da aynı şekilde baktığımız insanlarla birlikte olacağımızı hayal ediyoruz. Ama bu tabii ki gerçeği yansıtmıyor. Aslında ilişki sürdürme literatürü oldukça geniş ve içerisinde çok güzel stratejiler de var. Bunları hayatımıza adapte edebilmek içinse çaba sarf etmemiz gerekiyor çünkü ilişkiler aslında ciddi emek istiyor” dedi.
Aşkı canlı tutmak için takip edilmesi gereken belli başlı prensiplerin olduğunu belirten Gizem Sürenkök, şunları söyledi:
Aşkın Ömrü Ne Kadar?
Aşkı nasıl tanımladığımıza göre aşkın ömrünü belirliyoruz aslında. Aşkı sadece ilk anda hissettiğimiz o yoğun duygularla, kalbimizin çarpıntısıyla, ondan başka hiçbir şey düşünememe haliyle tanımlıyorsak o zaman aşkın ömrü 18-30 ay arası değişiyor. Ama aşk hem bu tanımladığım, adına tutulma dediğimiz dönemi hem de o yoğun dönemden sonra gelişen, çok daha huzurlu, güvenli, iyi hissettiren bağlanma dönemini içeriyor. Bu şekilde bakıldığında aşkın ömrünün sonsuz olduğunu söylemek mümkün.
Doğru İletişim
Açık ve dürüst bir iletişim en önemli prensiplerden biridir. Sadece gündelik konuları konuşmak değil, isteklerimizi, ihtiyaçlarımızı, hayallerimizi, sorunlarımızı konuşabildiğimiz ilişkiler daha uzun sürüyor. Tartışmalardan kaçınmadığımız, ama tartışırken birbirimize kötü niyetli yaklaşmadığımız ilişkiler de öyle… Birbiriyle eğlenerek vakit geçirebilen, hep aynı yerde, hep aynı şeyi yapmaktan uzak duran, evde de dışarıda da birlikte olabilen, birbirlerinin ilgi alanlarını aktivitelerine dahil etmeye çalışan çiftler daha mutlu oluyor.
Sınırları Kaldırmayın
İlişkide kendimiz gibi olamamak, her yaptığımızın eleştirilmesi, sürekli olumsuz şeyler hakkında konuşmak ilişkilerimize çok kötü geliyor. Bununla birlikte, rol yapmak ya da yalan söylemek de önemli olumsuz etmenler arasında. Duygularımızı bastırmak ya da saklamak, ihtiyaçlarımızı dile getirmemek, akıl okumak, değişeceğini umarak gün geçirmek de yine bizi mutsuz ediyor. Tabii o kişinin bireysel alanına saygı göstermemek, kişisel gelişim yollarını tıkamak, kendimizi de sadece onun etrafında var etmek ve kendi gelişim alanlarımızı ihmal etmek de yaptığımız hatalar arasında sayılabilir.
Çocuk İlişkiyi Sağlamlaştırır Mı?
Çocuk sahibi olmak beraberinde çok fazla değişikliği de getiriyor. Artan sorumluluklar ve azalan zaman, finansal yük, değişen kimliklerimiz, birbirimize ayırdığımız emek için gücümüzün kalmaması, uykusuzluk ve stres kaynaklı iletişim kopuklukları derken aslında ilişkiyi yıpratan pek çok faktör saymak mümkün. Çocuk sahibi olduktan hemen sonraki aylarda ilişki memnuniyetinin bir miktar olumsuz etkilendiğini görüyoruz ama bu kalıcı olmak zorunda değil. Bu durumu etkileyen birçok faktör de var. Mesela çiftin çocuktan önceki ilişki memnuniyeti ve iletişimi nasıldı, etraflarında çocuk bakımı için onları destekleyen bir yakınları var mı, finansal olarak güçlük çeken bir noktadalar mı, zaman konusunda çok yoğun çalıştıkları bir işteler mi, ev işi ve ebeveynlik sorumlulukları paylaşımında yeterince dengeli bir dağılım var mı gibi sorular ilişki memnuniyetinin önemli belirleyicileri arasında.
İlişkiyi Sıcak Tutmak
Aslında her çiftin dinamiği birbirinden farklı olduğu için her çifte uygun olan stratejiler de farklı oluyor. Ama ortak eğlenerek yapılabilen her aktivite kesinlikle faydalı. Beraber puzzle yapmaktan evde birlikte bir mobilya monte etmeye, beraber dans kursuna yazılmaktan birlikte bulmaca çözmeye, masaj yaptırmaktan ölmeden önce tamamlamak istediğim aktiviteler listesinden birini gerçekleştirmeye uzanan farklı öneriler geliyor aklıma. Birbirini özenle ve dikkatle dinlemek, akıl okumaya çalışmamak, partnerimize duyduğumuz merak duygusunu beslemek, cinsellikten ayrı olarak fiziksel teması çok önemsemek, mümkün olduğu kadar birlikte uyumak, aynı saatlerde yatağa girmek, birlikte yemeğe oturmak, çift olarak rutinler geliştirmek ilişkilerimize iyi geliyor.
Ve Ayrılık…
Genellikle ilişkilerin bitiş aşamasına giden yolda bize en çok etkileyen olumsuz durumlar; takdir edilmemek, bize yeterince özen gösterilmediğini düşünmek, yeterince sevginin ifade edilmemesi ve karşı tarafın bizim sınırlarımızı sürekli ihlal etmesi oluyor. Bu noktada kişi artık sevildiğini, önemsendiğini hissetmediği gibi ilişkideki yakınlık duygusunun da azaldığını düşünmeye başlıyor. Tartışmalardaki yargılayıcı ve eleştirel tavır, birbirini hor gören, küçümseyen konuşmalar ve duvar örme davranışları da ayrılıklarda çok etkili. İlişkilerin yüzde 85’i bu sebeplerle bitiyor.