Emre Erdemoğlu’ndan Hikayesi Olan Tasarımlar…

0
573
Eylem Şimşek

Geçtiğimiz Mart ayında Mercedes-Fasion Week’te Sonbahar/Kış 2019-20 koleksiyonu ‘Onu Alma Beni Al’ı moda severlerle buluşturan Emre Erdemoğlu tasarım serüvenini anlatıyor. Eylem Şimşek

Sezen Aksu ve onun şarkılarını tercih etme nedenini sorduğumuzda; sanatçının aşkı anlatım biçimini sevdiğini ifade eden Erdemoğlu, onun çok özel bir kadın olduğunu herkesin mutlaka dilinden düşürmediği bir Sezen şarkısı olduğunu vurguluyor. Sonbahar/Kış 2019-20 kreasyonundaki, daha genç ve çarpıcı siluet oluşturma ustalığına konsantre olunan ‘Onu Alma Beni Al’ isimli koleksiyon, özel dikiş teknikleri yarı terzi işçiliklerle geleceğe dönük iyimser tavrı ortaya koyuyor. Kenan Doğulu, Emre Altuğ, Murat Dalkılıç, Simge Sağın, Mehmet Günsur, Ayşegül Aldinç, Murat Boz, Zuhal Olcay ve daha pek çok kişiyle işbirliği yaparak farklı projelere imza atan Emre Erdemoğlu başarı grafiğini yükseltmeye devam ediyor.

Emre Erdemoğlu

Sezen Aksunun sevilen şarkısı “Onu Alma Beni Al’ ismi ile ortaya çıkardığınız koleksiyonun hikayesinden bahseder misiniz?
Sonbahar/Kış 2019-20 koleksiyonunda geçmiş, gelecek ve an arasındaki ilişkide, duygu, hayal ve gerçeklikler ekseninde, aşkın sonsuz gücü ile perçinlenen ‟Onu Alma Beni Al” temasını vurgulamaya çalıştık. Koleksiyonun bütününde Sezen Aksu şarkıları ve portresi büyük bir özveri ile ilmek ilmek işlendi. Tüm detaylarda Sezen Aksu portresini grafiksel bir dille yorumlayarak, şarkı sözlerini koleksiyona enjekte ettik. Ve nihayetinde keyif alarak ortaya çıkardığımız erkek trendlerini yansıtan özel bir koleksiyon ortaya çıktı.

70’ler retro akımının sokak stiliyle birleştirildiği bir koleksiyon görüyoruz karşımızda. Detayları sizden öğrenebilir miyiz?
Bu koleksiyonda, oversize formda kabanlar, desenli gömlekler, tel kırma nakışlı ceketler, uçuşan trençkotlar, lila rengi el örmesi kemerler sıkça karşılaştığımız detaylar arasında. Deneysel tavırla ortaya çıkan detaylarla bütünleşen zamansız klasik yorumlar, geleneksel tavrı yeniden algılama fırsatı veriyor bizlere. ‟Street Fashion” anlayışıyla geliştirilen yeni tek parça ürün nitelikleri ile oyuncu bir kişilik kazandırdığımız takım anlayışı, bu sezon her zamanki fitlerimizle beraber yeni fit önerilerini de içinde barındıracak şekilde tasarlandı. Özel apreli kumaşlardan hazırlanan koleksiyon, İtalyan stiline yeni bir soluk getirme iddiasını güçlendiriyor. Farklı fitlerde yüksek bel kesimlerle geliştirdiğimiz pantolonlar, geniş omuzlu bol siluetli ceketler ve yuvarlatılmış omuzlu çalışmalar, önerileri ve tasvirleri genişletiyor.

Tasarımlarınızı üzerinde taşıyan erkeklerin ortak noktası ne sizce?
Yenilikçi, dinamik, elegance oluşu… Yeniliğe açık olan, sitiliyle ilham veren, giydiği kıyafetin ruhuyla kendi ruhunu örtüştürebilen erkeklerin gardrobuna hitap ediyorum ben. Mevcut gardroba sahip, hikayesi olan karakterleri seviyorum.
Koleksiyonularınızı hayata geçirirken oluşturduğunuz hikayedeki karakterlerle hedef kitleniz arasında bir bağ oluşturuyor musunuz?
Tabii ki! Bu dengeyi kurmak çok önemli benim için. O yüzden bunu başardıktan sonra, “Concept Board”umu hazırlıyorum. Sezonun temasını belirlemeden önce, anahtar kelimelerimi oluşturmakla başların sürece. Bunların anlamlarını, tarihsel boyutundan günümüzdeki yerine kadar araştırmalar yapıyorum. Anahtar kelimemin sanata, spora, yaşama etkisini araştırıp, hikayemin içerisine girecek ana ve ara renkleri belirliyorum. Konseptimle ilgili yeterince araştırma yaptıktan sonra ortaya çıkan kimlik yüzümde tebessüm oluşturup beni heyecanlandırıyorsa bu doğru yolda olduğumu gösteriyor zaten… İşte bu yüzden bütün koleksiyonlarımın dili oluyor. Söyleyecek birşeyleri, anlatacakları oluyor. Hikaye tadında oluyor.

Stil sahibi bir erkeğin gardırobunda olması gereken en önemli şeylerden biri de şüphesiz aksesuarlar. Siz koleksiyonlarınızda aksesuarlara ne ölçüde yer veriyorsunuz?
Ben aksesuar olmadan hazırladığım koleksiyonun looklarını asla tamamlayamam. Eksik hissederim. Çok sıradan bir kombini aksesuarla bambaşka bir yere taşıyabilirsiniz. Puzzle gibi düşünün. Eksik parçayı bulduğunuz zaman resim tamamlanıyor. Aksesuarı koleksiyonla bir bütün düşünüp bütününe yaydığınız zaman ortaya çok daha idealist, kişilikli koleksiyonlar çıkıyor.

“Cinsiyetsizlik akımı”hakkındaki düşüncelerinizi merak ediyoruz?
80’lerde hakim olan cinsiyet rollerine karşı çıkma ve bir anlamda bu cinsiyet rollerini “bükme” anlayışını bu aralar çok düşünüyorum, çünkü o zamanlar yenilikçi ve cesur olan bu fikirler, 2000’li yılların Y Kuşağı için artık aşılmış bir konu. Y Kuşağı artık her iki cinsin de istediği gibi davranabileceğini, tek bir uygun “kadın” ve “erkek” görüntüsünün olmadığını düşünüyor. Artık insanlar sokaklarda cinsiyet ayrımı gözetmeksizin uzun bir kazak, dar bir tayt veya bol desenli bir gömlek giyebiliyorlar. Cinsel kimliğin kıyafetler aracılığıyla belirlenmesine karşı çıkışı, 21. yüzyılda artık su götürmez bir şekilde haklı bulunuyor. Benim de koleksiyonlarımda bu kavramı yakalamanız mümkün.

Erkek modası ülkemizde hangi yönde evriliyor sizce? İstenilen noktaya gelindiğini düşünüyor musunuz?
Ben insanların giydikleri kıyafetlerin ruhlarıyla ilişki içinde olması gerektiğini düşünüyorum. Kişinin kimliğinden bir iz taşımalı mutlaka. Bu bazen bir renk, bazen bir doku, bazen bir aksesuar da olabilir. Sizin kişiliğinizi ele verecek doneler olmalı üzerinizde. Bir başkası gibi görünmek yerine kendi tarzınızı en modern hale getirmeniz taraftarıyım. Kostüm seçiminde ten renginiz, anatominiz, ışığınız çok önemli. Yakışan yakışmayan her şeyi giymememiz gerektiğiniz düşünüyorum. Maalesef Türk markaları “Copy-Paste”den bir türlü kurtulamadılar. Farkındaysanız sokaktaki herkes birbirine çok benziyor. Çünkü alışveriş yaptığınız bütün markalar birbirinden kopyalayarak koleksiyon hazırlıyor. Durum böyle olunca sokak da sizi heyecanlandıracak, ilham verebilecek birine rastlamıyorsunuz. Ticari kaygılar çerçevesinde hazırlanan koleksiyonların ruhu olmuyor.