
Moda tasarımcısı Ümit Ünal, Climber B.C markasının inceliklerle hazırlanan Sonbahar/Kış 2019 koleksiyonunun hayata geçiş sürecine dair detayları anlatıyor. Eylem Şimşek
Formların, kumaş ve materyallerin, detay ve aksesuarların yeni bir duruş oluşturduğu bir kreasyona imza atan Ümit Ünal, Climber B.C markasında Amerikalı şair Sylvia Plath, efsanevi İngiliz müzik grubu the Beatles ve Queen’in solisti Freddie Mercury’den ilham alıyor. “High Life” adlı Sonbahar/Kış 2019-20 erkek koleksiyonunu Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul kapsamında ilk defa bir defileyle tanıtan markanın Kreatif Direktörü Ümit Ünal konuğumuz.

Climber markasıyla nasıl bir araya geldiniz?
Markanın kendi sürecinde tasarımın olgunlaşabilmesi ve standartlarını daha üst düzeye taşıma kararı sonucunda farklı ve özel bir yapılanma sürecinde, kreatif bir yönetimi üstlenecek doğru isimlerle görüşmelerinden biriydim. Akıllarındaki isimlerden biri olarak davet edildim ve özel bir tanışma sonucunda birbirimizi iyi tanımaya karar verdik ve deneyelim istedik. Yola koyulduk. Sanırım 12 yıl öncesinde…
Markanın çıkış hikayesini ana hatlarıyla sizden duymak isteriz.
Climber B.C moda markaları olarak tanımladıkları ana yüzleri olsa da çok farklı çalışmaları yürüten bir kardeş şirketi. Birçok şirket yapısı olan bu kardeş şirketlerinden biri Cuno Grup. ve Climber B.C Erkek hazır giyim markalarından en üst noktada olan line grubu. Birçok line ve grupları var. Climber B.C ve BY Cuno daha çok elegan ve şık erkek iş dünyasına yönelik kendi içinde casual ve business tavırlarını beraber götüren line gruplarından. Climber B.C. Jean daha çok denim ve jean tavırlı dinamik bir line grubu. Özellikle tasarımını da üstlendiğim Black Climber B.C daha çok protest, avangard ve moda dili yüksek monokrom bir line.

Koleksiyonda ne gibi detaylar çıkıyor karşımıza?
Aslında genel bir duruş tavrı var koleksiyonun. Daha çok şık ve maskülen yapısı hakim. En büyük avantajı koleksiyonun tekstil ürünlerinin dışında deri ayakkabı ve aksesuar grupları ile bütün bir paketi oluşturabilme yeteneği. Özellikle yurt dışında yaygın olarak talep gören markanın giysi tasarımlarıyla birlikte ayakkabı çanta ve aksesuarlarının da yüksek talep görüyor olması önemli. Yenilikçi tavrı önemli buluyoruz. Deri ceket ve mont grupları, uzun ve modern palto grupları, jean ve kumaş pantolonlarında çok seçenekli kalıp yapıları, özel triko ve gömlek koleksiyonları, her birinin kendi Line Grup yapısına göre şekillenen tasarlanan özellikleri var. Ortak özellikleri güncel, dinamik deneysel ve şık olması.

Climber 2015 yılından beri var olan bir marka ve siz 2007’den beri Kreatif Direktörlüğü görevini üstleniyorsunuz. Kuruluşundan bu yana ne gibi gelişmeler oldu?
Marka kuruluşunun ardından kendi sürecinde gelişirken 2007 yıllarında kreatif direktör arayışına başladığı süreçte birlikteliğimiz başladı. Evet, ilk kreatif direktörleri olarak işe başladım, ama tasarım departmanları vardı ve kendi yörüngesinde önemli çalışmalar yapmaktaydı. Markanın yöneticileri ve aynı zamanda firma sahipleri zaten bir yörünge çizmişlerdi; ben bu yörüngeyi onlarla birlikte estetik ve kalıcı hale getirebilmek için çalıştım. Fikir birliği yaptık, tartıştık ve çabaladık, çok şey gelişti bu süreçte. Değişimden önemlisi bu geliştirebilir bir tarz yarattık ama bu tarzın altyapısını sağlam oluşturduk. Buna daha çok zaman ayırdık. Evet, ilk kreatif direktörleri olarak işe başladım, ama tasarım departmanları vardı ve kendi yörüngesinde önemli çalışmalar yapmaktaydı.
Türkiye’de moda sizin için nasıl bir gelişim süreci geçiriyor? İstenilen boyuta geldiğini düşünüyor musunuz?
Türkiye’deki moda, modadan daha çok bir çaba aslında. Kendi gücü ve kendi potansiyeline yönelik; bir tavır ya da bir güç oluşturabilme yapısı kuvvetli değil. Ben bazen güçlü bir yanılsama olarak görüyorum. Fazla büyük kelimelerle anlatılan, olduğundan daha büyük gösterilmeye çalışılan. Bu bir yetenek durumundan çok 2020’lere uzandığımız dönemde bunun zaten standardın gerisinde olduğunu görebilmek gerekir. Tabii ki gelişiyor Türk modası da. Ama artık dünyadaki dil ve jenerasyonlardaki dil bu kadar gelişme hızında iken bu gelişmeyi moda için yorumladığımda heyecanlandırmıyor beni. Bence tek sorun gerçekçi olmaması, bu en büyük engel.
Sanat ve moda alanında uluslararası projelere imzanızı atan biri olarak moda dünyasında başarılı olabilmenin reçetesi nedir sizce?
Aslında bireysel başarılar zaten var. Bunu Türkiye’deki moda olarak sınıflandırınca alt çizgilere düşüyor. Oysa bireysel olarak, abartmadan tabii, çünkü bu her ülkede o ülkenin en iyileri var. Bu olağanüstü bir durum degil. Normal olan bir durum. Benim yorumum ve ayrıca izlenimim, sabrı yok bu ülkenin ve bu ülke tasarımcılarının bir çoğunun. Çabuk vaz geçip çabuk sonuç isteyen tuhaf bir alışkanlığı var. Oysa bir yaşam biçimiyse bu başarıya dönüyor.
Son zamanlarda hangi projeler üzerinde yoğunlaştınız daha çok?
Son dönemlerde yoğunlaştığım tek şey aslında ürünün daha sakin ve inandırıcı olması. Climber B.C ve tüm line gruplarında olabildiğince nitelikli tasarımları önemsiyoruz. Dil geliştiriyoruz. FASHION XY adında yıllardır hazırladığımız dergimizin de aslında ürünün arkasındaki evrensel dili anlatma konusunda çok büyük değeri var. Sanırım daha nitelikli ve sakin anlatabilme çabamız var.
Moda sektöründe özellikle altını çizmek istediğiniz bir konu var mı?
Özellikle erkek hazır giyim modasında değişimin hızı ve tavrı özel bir yetenek istiyor. Yeni olan ilginç olan tavırlar dikkat çekici ama asıl olanın uzun süreçli ve değişimi kendi dinamizmi içerisinde hatırlatan çizen marka karakterleri. Müthiş bir fark yaratmak heyecan verici ama asal olan bu değişim üzerinde konuşabilmek değil bunu taşıyabilmek. Moda riskli bir aralık. İnsan yakışanın çok ötesinde insanı anlatan bir kimlik kartı. Bazen ilginçlik ve çok seslilik adına insanı yüceltmekten çok diğerlerine konu yapabiliyor. İyi anlamda değil tabii, insan konu moda olunca bilirkişi kesiliyor, incitiyor.

Teknoloji pek çok alanda büyük rol oynuyor. Siz moda ve tasarım konusunda teknolojiye ne kadar yer veriyorsunuz hayatınızda?
Teknoloji, evet. Yolları kısaltan ve üstün performans niteliğine taşıyan vazgeçilmez. Şimdilerde daha çok iletişim alanında sanırım neredeyse her saniye bir gönderi ile kullanıyoruz. Ürün tasarımında üretimde kumaş bileşimlerinde; ama Türkiye’den dünyaya ulaşan giyim markaları için çok erken. Nike, The North Face ve daha çok yaşamın içinde iç ve dış mekanlarda konfor sağlayan performans markalarında bunu hissedebilmek çok daha mümkün. Önemsiyoruz çok. Ama yöneldiğimiz giyim alanı daha çok şık ve elegan tavrı önemseyen bir aralık. Belki daha çok ileride çok hızlı değişen genç dinamik jenerasyonla bunun dozajı da yükselecektir.
Fashion Week hakkında ne düşünüyorsunuz sizce İstanbul’da moda tam anlamıyla olması gereken yerde mi?
Moda haftası aslında kendi rengi ve tavrıyla benzeşmeyen ama yolculuk haritasıyla benzeşen marka ve tasarımcıların aynı platformu kullanmayı tercih ettiği en hızlı anlatım yollarından. Aslında bu süreç moda haftası için hazırlandığımız süreç olmuyor. 4 ay gerçekçi anlamda koleksiyon hazırlama süreci sonrasında showroom sunumları, fuarlar, fotoğraf çekimleri ve Fashion Week sunumu olarak sürecin bütününde var. Bu anlamda hazırlandığımız için aynı ekiple uzun soluklu bir çalışma. Ekip çok fazla ama ciddi anlamda koleksiyonun kendisini hazırlarken bile yüz kişiye yakın bir insan sayısı var.
Bu yıl ki, Mercedes-Benz Fashion Week İstanbul kapanış defilesi Climber markası tarafından yapılacak. Nasıl bir hazırlık sürecinden geçtiniz?
Tasarladığınız tavrı karşınızda görüyorsunuz. Bir durum yaratıyorsunuz. Bir yaşam biçimi sonra finalde o insanların yansımaları art arda önünüzden geçiyor. Canlı bir kimlik kartı bu.