Hem yönetici hem de girişimci olarak kariyerinde başarılı bir grafik çizen Selcen Gür ile dolu dolu geçen hayatına dair.

0
723
Eylem Şimşek

İstanbul Üniversitesi’nde İşletme okuduktan sonra University of Essex’te sosyoloji alanında master yapan Selcen Gür, Türkiye’nin Batı Avrupa’daki imajı üzerine yazdığı tez sonrası Turizm Bakanlığı’nda Türkiye Tanıtım Projelerinde görev almış biri. Üniversitede okurken Almanca’dan kitap çevirileri yapıp, gazete ve kadın dergilerine yazılar yazan Gür, şuan 15 yıldır aile işi olan Doğan Sigorta Reasürans Brokerliği Ceo’su olarak iş hayatına devam ediyor, aynı zamanda Tara Kitap yayınevinin de kurucusu. Bu yoğun iş temposuna keyifle ayak uyduran başarılı isimle moda, iş ve kaçış adreslerine uzanan bir röportaj gerçekleştirdik. Eylem Şimşek

Modadan, kültür- sanata farklı alanlardaki işleri aynı anda yürütmek ve çeşitli sosyal projelerde bulunmak size zor gelmiyor mu, bu bağlamda zamanı nasıl yönetiyorsunuz?
Enteresan ama insan yoğunlaştıkça fazlalaşan işlerle daha çok mücadele etmeyi başarıyor. Sanıyorum bir pratiklik kazandırıyor bu süreç. Öte yandan farklı alanlarda çalışmalar yapmak bana iyi geliyor, çünkü bakış açınız genişliyor. Bir de ben meraklı bir insanım, farklı konular dikkatimi çeker hep, bu yüzden birdenbire yepyeni bir konuya geçiş yapabilirim.

Yıllardır yaptığınız iş olan sigortacılık, sizce diğer girişimlerinizde katkı sağlıyor mu? Mesela bir işin risklerini iyi analiz edebilmek açısından bir faydası oluyor mu?
Sigorta tüm sektörlere yakın durmayı sağlıyor. Bugün bizim her sektörden müşterimiz var ve bu önemli bir birikimi de beraberinde getiriyor. Tecrübe kazandıkça da riskleri analiz etmek daha kolaylaşıyor. Bazı süreçleri daha çabuk geçip sonuca odaklı çalışmalar yapma imkanı veriyor.

Tara Kitap’tan bahsedecek olursak nasıl bir fikirle doğdu ve bugün geldiği noktada neler yapıyorsunuz?
Çocukluğumdan bu yana tutkuyla bağlıyım kitaplara.

”İyi bir kitap okumanın keyfini hiç bir şeye değişmem. Yazı dünyası ve kitaplar çok keyif aldığım bir alan olduğu için bir yayınevim olması hep hayalimdi.”

Beş yıl önce kurdum Tara Kitap’ı. Kadın okurları önceliğine alan ve onların hayatını kolaylaştırmayı kendine misyon edinmiş bir yayınevi Tara Kitap. Kısaca kadınlar için kurulmuş bir yayınevi diyebiliriz.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin ilk fijital romanı Dolunay Kırmızısı’nı çıkardınız. Kısaca anlatır mısınız? Nedir bu fijital roman?
Ben hep yapılmamış olana ilgi duyarım. Bir şeyi ilk kez yapacak olmak inanılmaz heyecan verir bana. Yayıncılık dünyasında da fijital kitap bir ilkti. Dolunay Kırmızısı’nı psikiyatr Haşmet Işıklı kaleme aldıktan sonra içinden beş sahne seçtik ve bu sahnelerin kısa filmlerini çektik. Bu filmleri kare kodlarla kitap sayfalarına bastık. Böylece isteyen romanı kitaptan okudu ve bitirdikten sonra kısa filmlerini izledi, isteyen karşısına kare kod çıktıkça filmleri izleyerek ilerledi. Fiziksel ve dijitalin birleşimi fijital böylelikle ortaya çıktı.

Yayıneviyle ilgili ne tür yenilikler gündeminizde?
Önümüzdeki ay gerçek yaşam hikayesinden yolan çıkan ”Koma 21” adında bir kitap yayınlayacağız. Öldü gözüyle bakılan bir iş adamının 21 günlük komadan çıkış hikayesi bu. Sonrasında da sürpriz bir ismin hayatını yine fijital kitap olarak yayınlama projemiz var. Ve tabii ki kadınlar için özel projelerimiz olacak ilerleyen dönemlerde.

Modadan bahsedecek olursak tarzınızı nasıl tanımlarsınız? Bir kadın sizce hem rahat, hem şık olmayı nasıl başarır?
Tarzım klasiğe daha yakın diyebilirim. Sigorta sektörüne klasik tarz daha çok uyuyor bu nedenle ceket kullanmayı çok seviyorum. Canlı renklerdeki ceketleri pantolon ve eteklerle kombinleyip altına şık ama rahat ayakkabılar giymeyi tercih ediyorum. Bir de kalem elbiselerle rahat ediyorum çünkü onlarda kombin derdi yok, altına sadece topuklu bir ayakkabı giyip evden kısa sürede çıkmamı sağlıyorlar.

Bu kadar yoğun ve farklı işler arasında koştururken sizi motive eden ve ilham veren şeyler neler oluyor?
Farklı işlerle uğraşmak konusunda çekincelerim vardı başlarda. Ama yıllar içinde gördüm ki başka türlüsünü yapamıyorum.

”Farklı işlerle uğraşmak da yoğun olmak da beni besliyor. Zihninizde farklı pencereler açmanız gerektikçe daha pratik olmayı öğreniyorsunuz.”

Yeni projeler,daha önce yapılmamış işler ve yeni konular öğrenmek için yakalayacağım fırsatlar motive ediyor beni.

Uzun yıllar iş hayatının içinde yer alan, hem yönetici hem girişimci bir iş kadını olarak; gençlere vereceğiniz en rafine kariyer tavsiyesi ne olabilir?
Hepimizin çocukluğumuzdan bu yana ilgi duyduğumuz, hayalini kurduğumuz işler, uğraşlar var. Bunların peşine düşen, çocukluk ve ilk gençlik tutkularını terk etmeyen insanların hayatla ilgili daha çok tatmin olduklarını düşünüyorum. Ne yapıp edip ilgi duyduğumuz konuları hayatlarımızın içine almaya çalışmalıyız. İnsanı hayata bağlayan şey ‘anlam’ çünkü. Yaptıklarımız bize anlamlı geldiği müddetçe mutlu oluyoruz.

Seyahat etmekten keyif aldığınız ve sizi beslediğini düşündüğünüz özel rotalarınız var mı?
Eşimle iki günlük kaçamaklar yapmayı seviyoruz. Genelde Avrupa kentlerini ve en çok da İtalyayı tercih ediyoruz. Bugüne kadar en çok keyif aldığım seyahatler Positano, Como, Rejkavik, Oslo ve Amsterdam oldu. Yurt içinde ise Sabrina’s House ve Villa Mahal rüya gibi yerler.