Yazar ve mücevher tasarımcısı Yeşim Kale, her ne kadar farklı iş deneyimleri yaşamış olsa da aklının bir köşesinde hep tasarım yapma hevesi olmuş. Ve o çok sevdiği tasarımcılığı bunca zaman severek büyük heyecan duyarak modada marka olmayı kendine görev bilmiş. Çalışkan, çok yönlü, güçlü, pek çok işi bir arada yapabilen, zevkli ve günün her saatinde şıklığını tamamlayan aksesuarları tercih eden kadınların markası Yeşim Kale World; kullandığı çeşitli malzemelerle gününün çoğunu programlı bir şekilde yaşayan ve boş zamanı olmayan kadınlara hitap ediyor. Koleksiyonda; metal, zirkon, kristal malzemelerin yanı sıra, keçe, boncuk, pleksi gibi malzemelerle oluşturduğu tasarımlarıyla hafif ama şık modelleri hedefleyen markanın tasarımlarında, yüksek mücevherin vazgeçilmez taşlarının rengi olan, zümrüt yeşili, safir mavisi, yakut kırmızısı, elmas parlaklığını görebilirsiniz. Tasarımcı kimliğinin yanı sıra yazar olarakta başarılı bir grafik çizen Kale, yazılarında ve hikayelerinde motive edici anlatımlarıyla insanların hayatına olumlu yönde dokunmakta, aşkı anlatmakta, şiirlerinde duygu dünyasını öne çıkarmakta. Eylem Şimşek
Mücevherlere olan ilginiz nasıl ortaya çıktı?
Bu konu biraz uzun… Mücevhere olan ilgim 12 yaşına kadar gider. O zamanlar, babam anneme pırlanta set armağan etmişti. Annemde görünce ışıltısına hayran olmuştum. Çocukluk işte. Ben de mücevher istiyorum diye tutturunca bir pırlanta set de bana alınmıştı. Babam çocukken benim bir dediğimi iki etmezdi. O yüzden belki şımarıkçaydı ama hala bu anıyı da, bana alınan o zarif seti de saklarım.
Peki markanızı kurmaya nasıl karar verdiniz?
Lise ve üniversite yıllarında çizim yapmaya başlamıştım. Kendi markamı kuracağım, diyordum. Ancak annem doktor olmamı babam işletme okumamı önerdi. Kimseyi kırmayıp, onların istedikleri bölümleri yazdım ve İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ni kazandım. Diş Hekimi Yeşim Kale olarak lokal bir marka oldum.
Ama içimdeki özgür ruh, ‘modada marka ol!’diye fısıldıyordu. Hem mücadele dolu hem de kendimi tanımayı öğrenme yıllarıydı. Bu arada bilgisayar hayatımıza girmiş ve dijital forumlar, platformlar oluşmuştu. Meslektaşlarımızla bilgilerimizin paylaşım platformu olan steps365.com sitesini ve dentsector.tv yi 2007 de kurmuştum. Türkiye’de ilk bireysel internet tv kanallarından biriydi ve youtube dan online eğitim videoları yayınlayan bir siteydi. Daha bloggerlık yeni yeni oluşuyordu. Başarılı da oldu. Bu arada diş hekimliğinin yanı sıra dijital desen çiziyor, onları da eşarp firmalarına sunuyordum. Sekiz adedi baskıya alındı ve sezona girdi. 2015’te radikal bir kararla, yeniden öğrenci olup Kariyer Eğitim Kurumları’nda Fashion Styling okudum. İnstagram hevesiyle @mucevher_magazin ile mücevher dünyasına da adım atmıştım. Fuarlara gidiyor, markalarla tanışıyor, onların gönüllü reklamını yapıyordum. Satın almaktan çok yayınlamak benim için anlamlıydı. Bir süre ikisini beraber düşündüm, sonra neden mücevheri modayla birleştirmeyeyim ki deyip moda mücevheri yapmaya başladım. Sanat ve doğa bana ilham veriyor, sembollerle ilgileniyorum.. Yüksek mücevher gibi şık duran ama çalışan kadının da gündüz ve gece kullanabileceği modeller üreteceğim bir markam olsun istedim. Böylece “Yeşim Kale” markası doğdu.
Koleksiyonunuzda ne tür tasarımlar yer alıyor?
Daha çok kristal, altın kaplama, geometrik tasarımlar güçlü hayvan figürleri bulunuyor. Eğer tasarladığım ya da beğenerek satın aldığım parçaları sevmişsem, diğer sezonlarda, birebir aynısını değil ama benzer parçalarla dönüştürerek farklı tasarımları sunuyorum.
Ne tür materyaller ve taşlarla çalışıyorsunuz?
Taş olarak tercihim kristal ve boncuk. Bazı tasarımlarımda sadece zirkon taş kullanıyorum çünkü mücevher benzeri tasarımlarımı, yüksek mücevher markasına tasarlar gibi yeni ve görülmemiş tasarımlar olarak yapıyorum. Moda mücevherlerinde ise, akrilik materyal olarak bana yabancı değil. Bronz, gümüş ve pirinç, kültür incisi, barok inci, yarı değerli taşlar, mesela turkuaz, ametist, yeşim, kök zümrüt ve kök yakut sıkça kullandığım taşlar arasında.
Mücevher alanında üretim yaparken bir yandan da kitap yazdınız. Bu yolculuğunuzu sizden dinlemek isteriz.
Yazı yazmak, hayatımda çok sevdiğim ve çocukluğumdan beri yaptığım rutinlerimden biri. Yazarken bir yapay zeka gibiyimdir, çok araştırırım, okurum, tam beğenmezsem yayınlamam. Yayın konusunda biraz cimriyim, projelerimi beğenmezsem dosyalar içinde kalır. Şimdiye kadar sadece bir kitap çıkardım, ama yenileri gelecek çünkü şu aralar cömert bir dönemimdeyim. Sultanların Aşkı, 2005 yılında tohumu atılan ama uzun araştırmalardan ve okumalardan sonra kurguladığım bir kitap oldu. Hürrem Sultan hep kötü biri olarak hatırlanıyordu ama onun zalim değil bir mağdur olduğunu hissetmiştim. Kanuni gibi akıllı bir sultan, imparatorluğu akıl oyunlarıyla yükselten bir kişilik, asla zaaflarına yenilmez, onlarınki gerçek bir aşktı diye yola çıktım. Yazar arkadaşım Teoman Hekimoğlu vasıtasıyla tanıştığım Arısanat’tan kitabım çıktı. Benim hikayeciliğim nettir, önemli olan anlaşılabilir ve kısa olmasıdır, öğreteceği bir deneyim olmalıdır. Kültür Bakanlığı kütüphaneler için kitabımı aldı ve kitapevlerinde satıldı, şu an hala internet satışı devam ediyor.
”Sultanların Aşkı” neleri anlatıyor bize?
Sultanların Aşkı hikâyeciliğe farklı bir yorum getiriyor. Okuyucuyu sıkmadan, anlatmak istediğini, farklı bir kurguyla sunuyor. Hikâyeyi zaman zaman üzerinden sizin hayal gücünüze bırakıyor. Sona geldiğinizde bile, kafanızda hep bir belirsizlik ve merak payı bırakıyor. “Her son bir başlangıç değil midir aslında?” diyerek hayatın belirsizliğini ve derinliğini, anlaşılır bir biçimde irdeliyor.
Yayıneviyle ilgili bundan sonrası için yeni projeleriniz var mı?
Yayınevinden çıkacak bir kitabım daha var. Üzerinde çalışıyoruz. Yine hikayelerle dolu, benim yazdığım şiirler ve hayat deneyimlerimi anlattığım bir kitap olacak. Çok ayrıntı veremeyeceğim, ama sıkılmadan merakla okuyacağınıza eminim.
Son soru: Bu kadar farklı ilgi alanları ve işleri aynı anda yürütmek sizin için zor olmuyor mu? Şu anda da farklı sektörlerde farklı işler yaparken zamanı nasıl yönetiyorsunuz?
Benim hayatımda tek bir süreç yok, her şeyi bir arada yürütürüm. Kendimi çok iyi disipline eder böylece bir günde dört beş işi bir arada yönetebilirim. Çalışmayı severseniz, zaten kendiliğinden yürüyor. Ben tüm gençlere bunu öneriyorum. Her şeyi yapın ama anda yaşayıp iyi bir planlayıcı olun.